Sultan Seçik, Güle güle

Okunma: 1751
Türkiye 28 Şubat 2016 15:57
Videoyu Aç Sultan Seçik, Güle güle
A
a

Güle güle seher yıldızım. Güle güle kır çiçeğim, yüreğini halkının kimsesizliğine adayan sevda çığlığı güle güle, coşkunun, sevincin, özlemin adı güle güle, onurluca yaşamın adı güle güle, bize kalan ağız dolusu gülüşünü, hiç eskitmeyeceğiz güle güle… Sultan Seçik, Güle güle, gül yüzlü kardeşim. Güle güle…

İnsanoğlu yaşamının her alanında hayal ettiği bir yaşamı düşler. Hayallerinin gerçekleşmesi için çabalar durur. Bu yaşam içerisinde ki ideali kaliteli ve uzun yaşamaktır.
 
Kimi yaşamlar çok uzun olsa da çok şey ifade etmez. Sıkça konuşulan bir söz vardır. “ ot gibi geldi saman gibi gitti” diye. Kimi insanlar sadece yaşamı nefes alıp vermek olarak algıladıkları için, yaşama, çevreye, insanlığa ve dünyaya bir şeyler katma, onu anlamlandırma derdi yoktur. 
 
Kimi yaşamlar da ilkeli, onurlu, namuslu ve anlamlıdır. Sadece kendisi için değil çevresi, doğası için yaşamalıdır insan. Belki kısa olur bu tür yaşamlar ancak anlam bakımından diğer yaşamdan çok daha güzeldir ve değerlidir.
 
Önümüze bir seçenek konsa onurlu, asil, namuslu, dik duran ama kısa bir yaşamı mı? Yoksa omurgasız, dalkavuk, bencil, bireyci ve egoist bir yaşamı mı? tercih edersiniz diye sorsalar sanırım birçoğumuz tercihimizi onurlu fakat kısa yaşamdan yana kullanırız. Ama buna rağmen hepimiz uzun yaşamı tercih ederiz.
 
Yaşadığımız sınıflı toplumda karşılığı olmayan bencil, bireyci, onursuz ve kişiliksiz fertler topluluğu çoğunlukta olduğu için yalaka, fitne, fesat bireylerle sık sık karşılaşırız. Anlamsız kurtarıcılarla dolu bu hayatta uzun yaşamak ne kadar tatmin ediciyse, neyi ifade ediyorsa siz düşünün. Ahde vefanın olmadığı, sevginin, saygının, hoşgörünün rafa kaldırıldığı köhnenmiş yoz fikir ve düşüncelerini karşısındakine zorla kabullendirmek isteyen, zorba diktatör kılıklıların yanında yöresinde zorla yaşamak zorunda kalmanın acısını yaşadığımız bir süreçten geçiyoruz.
 
Öyle bir dönemden geçiyoruz ki, öyle bir yaşamın kıyısında kulaç atıyoruz ki üç kuruş etmez idealleri uğruna gözünde her gün bizleri küçülten, büyük dünyanın küçük Pinokyoları, buyruğunda yaşamak ne kadarda zor, sende biliyorsun. Adaleti, hak, hukuku kendilerine göre şekillendiren, yorumlayan ve bunu bize zorla kabullendirmek isteyen hayatın her alanını kendilerine güllük gülistanlık hale getiren, bizlerin hayatını zindana çeviren bir toplumda bir şeyleri değiştirmek için kısa ama anlamlı yaşadın.
 
Bize zorla dayatılan, istemediğimiz halde bize kendi köhnenmiş yaşam tarzlarını adaleti, hak ve hukuku benimsetmeye çalışan Pinokyoların yanında uzun yaşamak ne kadar güzel ise buyurun yaşayalım. Elbette uzun yaşayalım. Ancak, taptaze umutlarımızı tüketen, hayallerimizle alay eden, onları yok sayan, nasırlı ellerimizle inşa etmeye çalıştığımız, onurlu, güvenilir dünyamızı inşa edinceye kadar onlara inat yaşayalım.
 
Çok uzun yaşayalım ancak, onurlu, namuslu, dürüst, gayesine uygun, ilkeli, adil, ahlaklı yaşam felsefemiz olarak kabul ettiğimiz bu sevdanın temsilcisiydi Sultan Seçik. Kimilerine göre varoşların asi kızı, kimilerine göre inatçı, kimlilerine göre yoksulun ablası, garibanın kardeşi, direnenlerin ilham kaynağıydı. Yokluğa, yoksulluğa, bencilliğe savaş açmıştı. İlerleyişini emin adımlarla devam ettirdiği bir dönemde beklenmeyen amansız bir hastalığın pençesine düştü. Kavgasında öğrendiği savaş sanatını bu illete karşıda sürdürdü. Uzun yıllar mücadele etti. Tam bitti derken, Sultan Seçik’in yüzünde güller açarken, yeniden nüks etti amansız kanser vakası.
 
Yeniden tedavi süresi başladı. İstanbul Marmara Üniversitesinde ameliyata alındı Sultan, saatlerce ameliyatta kalmasına rağmen hiçbir sonuç alamadan sonlandırılmıştı ameliyat. Doktorlar iç açıcı hiçbir ifade kullanmadı, hastalığıyla ilgili.  En son doktoru hiçbir şey yapamıyoruz. En fazla üç yıl yaşar demişti. Sultan Seçik, biliyordu nelerin olabileceğini. Arkadaşlarını, dostlarını, sevdiklerini bir bir arayarak hal hatır sordu, helallik istedi herkesten. Tek isteği ane anne olmaktı, son dönemdeki en büyük arzusu buydu. Küçücük yavrusu Asmin’in mürvettini dünya gözüyle görmek istiyordu. 
 
Bir gece ansızın yıkıldı kaldı evde baygınlık geçirmişti. Babası annesi hemen Şişli Florence Nihgtingale Hastanesine kaldırıldı. Doktorların kontrolünde Karaciğerin iflas ettiği, iç kanama geçirdiği tespit edildi. Durum hiçte iç açıcı değildi. Anne ve babası yoğun bakıma alındı. Fakat istenilen sonuç elde edilemedi. Üçüncü gün tüm müdahalelerle rağmen Sultan Seçik kurtarılamadı. Acı haber ülkenin dört bir yanına yayıldı. Olmadı be Sultan kardeşim yakışmadı sana bu erken ölüm.
 
Evet, kısa ama onurlu yaşam tek tercihindi. Ancak daha söylenecek Türkülerin vardı, hayallerin, yaşama dair beklentilerin. Asmin’e öğreteceğin kavgan vardı. Şimdi kadın arkadaşların çiçeklerle donattığı naşını omuzlarına almış, alkışlar ve zılgıtlar eşliğinde seni sonsuzluğa uğurluyor. Güle güle güzel insan, güle güle kavganın yılmaz neferi. Güle güle kadınlarımızın kavga sembolü. Seni asla unutmayacağız.
 
Haydar Sürgeç      
1000
icon
Zeycan şahin 23 Mayıs 2016 20:14

Ağzınıza yüreğinize sağlık bu kadar güzel anlatılmazdı bu yazıyı yazana teşekkür ederim saygılar

0 0 Cevap Yaz
Zeycan şahin 23 Mayıs 2016 20:14

Ağzınıza yüreğinize sağlık bu kadar güzel anlatılmazdı bu yazıyı yazana teşekkür ederim saygılar

0 0 Cevap Yaz
hava durumu HAVA DURUMU
arşiv HABER ARŞİVİ
linkler LİNKLER
Bu haber ilginizi çekebilir! Kapat