Son bir yıldır ülkemizde yaşanmayan yabancısı olduğumuz peş peşe canlı bombaların patlaması, yüzlerce insanımızın parçalanarak ölmesi, binlerce insanımızın sakat kalması yüreklerimizi dağlıyor.
Yüreklerimiz kan içinde, Ankara’da peş peşe patlayan canlı bombalar yüzlerce cana mal oldu. Binlercesi bir daha eski hayatlarına kavuşmamak üzere sakat kaldı. Şimdi de İstanbul’un kalbi Taksim İstiklal Caddesinde patladı canlı bomba. İlk belirlemelere göre 4 ölü 3’ü ağır 20 yaralı var. Birçok genç daha hayatının baharında aramızdan ayrılıp gitti. Sözlü, nişanlı gencecik fidanlar muradına ermeden eline kına yakmadan sonsuzluğa uğurlandı.
Ne oluyor bize, ne oluyor ülkemize. Her şeyden önce alışmak istemiyoruz yaşanan bu kötü gidişata. Sokak ortasında, tren garında, alışveriş merkezinde, toplu taşıma araçlarında, parklarda, sinemalarda, insanlar diken üstünde oturmamalı. Etrafına korku dolu gözlerle bakmamalı. Her an yanı başında bir canlı bomba olacakmış tedirginliğine kapılmamalı. Korkular çığ gibi büyüyor. Böyle giderse büyümeye de devam edecek.
Bir ülkenin yöneticileri yaşanan bu vahşete mutlaka dur demeli. İstihbarat ve güvenlik birimlerini harekete geçirmeli bu çıbanın kökünü kurutmalıdır. Halk tedirgin, halk korkuyor, halk çocuklarının geleceğinden endişeli. Her patlama sonrası televizyon ekranlarına çıkıp birkaç üzücü söz etmek. Ülkenin ve milletin başı sağ olsun diyerek bu işin altından kalkılamaz. Halk kesin ve net çözümler arıyor. Halk dışarıda gelen bir sese kulaklarını kabartıp acaba bombamı patladı korkusundan kurtulmalıdır. Yetkililer bu korku dağını mutlaka parçalamalı, halka gerekli güveni vermelidir.
Güzel ülkemiz ateş çemberine çevrilmek, nifak ve güvensizlik tohumları ekilmek isteniyor. Her şeyden önce komiklikleri bir tarafa bırakarak gerçekleri görme zamanı gelmiştir. Bir yetkili kalkıp canlı bombalara caydırıcı ağır cezaların getirilmesinden söz ediyor. Canlı bomba kendini patlatarak zaten hayatına son veriyor. Onun neresine ceza vereceksin. Bu kadar komik olmak zorunda değilsiniz.
Bu halk yetkililerden çözüm bekliyor. Beklenen çözüm ayakları yere basan, sonuca giden çözüm olmalı. Ülkenin güven ve huzurunu sağlayacak bir çözüm. Komşu komşudan, arkadaş arkadaştan kaygı ve kuşku duymadan, korku dolu gözlerle çevreye bakmadan yürümek ve eğlenmek istiyor. Bu halk bunu hak ediyor. Bu halk geleceği olan çocukların güven içerisinde Büyümelerini istiyor. Aslında çok şey de istemiyor. En doğal hakkını dile getiriyor.
Saygılarımla
Haydar Sürgeç