Sivil Toplum Kuruluşları (STK)'ların amacı faaliyet yürüttükleri çevrede problem olarak tespit ettiği her konuda kamuoyunu harekete geçirmek ve sorunun çözümü için gerekli adımı atmaktır. Ancak ülkemizde toplumsal bir harekete dönüşmeyen STK'lar hem maddi sıkıntı, hem de gönüllülük esasına dayanan çalışanlar konusunda sıkıntısı yaşamaktadır.
Sivil toplum kuruluşları (STK)’lar bir kaç gönüllünün ya da kurumun sağladığı destekle hayatta kalabilmekte, dolayısıyla zamanla bağımlılaşabilmektedir. Bu durum, STK’larda çalışan yöneticilerin kendi etki alanlarını korumaya çalışmalarına neden olur ve böylece kurum bürokratik bir yapıya dönüşür. Halkla ilişkisi olmadığı için gönüllülerin bu kuruluşa gelmesi beklenemez. Gelmesini bir tarafa bırakalım, bu kuruluştan, belki de o alanda birçok faaliyet yapacak gönüllülerin haberi dahi olmaz. Sonuç olarak, STK’lar amaçlarından sapar ve etkisiz hale gelir. STK’lar hep aynı faaliyetleri yapan, aynı bakışı taşıyan, sürekli olarak kendini tekrar eden bir yapıya bürünür.
Hâlbuki değişimin ve farklılaşmanın ivme kazandığı bir dünyada yaşamaktayız. Küreselleşen dünya hızla değişmektedir; ama bizim STK’larımız hala eski sorunlarla uğraşmaktadır. Dolayısıyla, günün problemlerini çözmek ve gelecekte yaşanması muhtemel sorunlara karşı hazırlık yapmak gerekmektedir. STK’lar, ancak halkla bütünleşerek bu sorunları giderebilir ve uluslararası bir güç haline gelebilir.
Birde tabela Dernekçiliği adı altında sivil toplum kuruluşu olduğunu iddia eden kurumlar var. Seçimden seçime kapılarını hemşerilerine açan, istediği hedefe ulaştıktan sonra başka bir bahara diyerek kapılarına kilit vuran Sivil Toplum Kuruluşu olduğunu iddia eden bu kurumlar az değil. Toplumsal duyarlılıktan uzak, sorun çözmeye odaklanmayan bu kurumların durumu faal olan diğer sivil toplum kuruluşlarını da olumsuz etkiliyor.
Siyasi partilerin arka bahçesi durumunda olan sivil toplum kuruluşlarına ne demeli. Sanki 4-5 yılda yapılan yerel ve genel seçimler bunların ev sahipliğinde yapılmaktadır. Siyasi partilerden daha ateşli olan bu kurumlar, ne yazık ki kendilerine sivil toplum kuruluşu demektedir. Toplumsal duyarlılığı olmayan, toplumun sorunlarıyla ilgilenmeyen bu kurumların tek derdi hangi siyasi partiden kaç üyesini meclis üyesi ve ya ilçe yöneticisi yaptığı ya da yapacağı düşüncesidir. Bunlara sivil toplum kuruluşu demek hakkıyla sivil toplum kuruluşu görevini yapanlara haksızlık etmektir.