FETÖ'cü terör örgütünün kalkıştığı darbe girişiminin üzerinden bir ayı
aşkın zaman geçti. Bu süreçte bizleri ilgilendiren bir husus da
iktidarlarıyla, siyasileriyle, basınıyla bölge ülkeleri ile dünya
ülkelerinin takınacağı tutumdu. Bunlardan elbette bizler için en öne
çıkanı Avrupa Birliği (AB) idi.
Öyle ya 1960'lardan beri Türkiye, AB'ye üye olma yolunda ciddi çabalar
ortaya koydu. Muasır medeniyetler seviyesi olarak gördüğümüz Avrupa ve
kendi tarihindeki ilk ciddi bütünleşme projesi olan AB'ye üye olmak
gelmiş geçmiş birçok hükümetin kucağında bulduğu bir hedef oldu.
Dolayısıyla kendini Avrupalı gören ve Batı'nın siyasi, iktisadi ve
toplumsal bütünleşmesi anlamına gelen birliğe tam üyelik için Türkiye
kimilerine göre çok ödünler verdi, kimine göre de çok az yol kaydetti.
Bizleri ilgilendiren boyut AB'ye ülkemize getireceği zarar yahut yarar
değil ki bu konunun uzmanlarının meselesi. Bizi ilgilendiren boyutu
paralelci devlet yapılanmasının darbe teşebbüsüne karşı bilhassa
AB'nin ortaya koyduğu tutumu idi.
Gözlemlediğimiz kadarıyla AB, Türkiye için hayati önem arz eden bu
meselede bekle gör politikasını seçti, yani olayların yatışmasını
bekleme yolunu. Gerçi birliğin tarihi sürecine bakıldığında böyle
hassas konulardaki tavrı genelde aynıdır. Bunun kuşkusuz birçok nedeni
var.
Kritik konularda karar alma noktasında hantal yapısı nedeniyle olduğu
kadar üye ülkelerin farklı siyasi eğilimlerinin de bunda etkisi var.
Buna Türkiye gibi ülkelere dönük bazı ön yargıları da eklenince erken
tavır almak zorlaşıyor. Elbette bu durum kimi zaman Türkiye - AB
ilişkilerine olumsuz etkide bulunuyor. AB'nin 15 Temmuz Darbe
Kalkışması ile ilgili en net tutumlarından biri bugünlerde birliğin
üst düzey iki ismi kanalıyla gerçekleşti. Zira her iki ismin verdiği
demeçler kayda değer türdendi.
El Cezire Haber Kanalı, AP Dış İlişkiler Komitesinde, Komite Başkanı
Elmar Brok ve AP Türkiye Raportörü Kati Piri'nin geçen hafta
Türkiye’ye yaptıkları ziyareti mercek altına aldı. El Cezire'ye göre,
özeleştirilerle dolu toplantıda Piri "Darbenin toplum üzerindeki
etkisini göremedik" derken; Brok "Bence Türkiye konusundaki
söylemlerimizde geri adım atmalıyız." açıklamalarında bulunmuş.
Ziyarette AP Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Elmar Brok, açılış
konuşmasında, Türkiye’nin 2013’ten beri büyük bir şoktan geçtiğini
ifade ederek, "Gülen hareketinin yapmayı istediği şeyler konusunda
işaretler vardı. Kendi payıma söylemem gerekir ki (Türkiye'ye yapılan)
ziyaretin ardından Gülen hareketiyle ilgili bazı konularda görüşlerim
değişti." diye konuştu. Gülen örgütünü "10 yıllardır bir tür gizli
ittifak geliştiren bir grup" olarak tanımlayan Brok, sözlerini şöyle
sürdürdü:
"Bu yolla devletin içine girdi. Ordu ve bakanlıklarda bunlarla ilgili
durumlar söz konusu. Ordudaki komuta kademesinde sayılar
zannettiğimizden çok daha fazlaymış. Gülen hareketi, sistemli şekilde
eğitimden başlayarak gençleri hedef alarak etkileşimli bir hareket
kurdu. Devlet ve toplumda şeriatın uygulanmasını istiyorlar. Bence bu
konuda gözlerimizin açık olması gerekiyor."
Örgütün devlete sızdığını vurgulayan Brok, "Orduda Atatürk'ün etkisi
artık yok. Ordu yapısı itibarıyla değişti. İnsan kaçakçılığıyla
mücadele etmekle görevli sınır komutanının Gülen'le işbirliği içinde
olduğu söylendi. 2013'teki benzer duruma farklı baktık." ifadelerini
kullandı.
AP Türkiye Raportörü Piri ise konuşmasında ziyarette sadece iktidar
partisi yetkilileri ile değil aynı zamanda muhalefet, sivil toplum
kuruluşları ve gazetecilerle de görüştüklerini belirterek, "Kendi
adıma şunu söyleyebilirim ki, darbe girişiminin Türk toplumu
üzerindeki travma tik etkisini hafife aldık. Darbe girişimi planlandığı
gibi gece 03.00'te başlamış olsaydı tamamen bambaşka bir sonuç
görecektik" diye konuştu.
Gülen örgütü üyelerinin orduya ve devlet durumlarına sızmasına değinen
Piri, şunları kaydetti:
"Orduda çok sayıda Gülen taraftarı olduğunu zannetmiyordum. Ancak
yargı ve poliste oldukları hem Türkiye'de hem de Türkiye dışında gayet
iyi biliniyordu. Darbeci olduğu söylenen kişilerin Gülen sempatizanı
olduğu görülüyor. Buradaki soru şu: Bu tepeden mi planlandı, yoksa
bireysel bir giriş miydi? Orduda bin 200 Gülen taraftarının tasfiye
edilmesi söz konusuydu. Bu karar, ağustos ayında işleme konulacaktı.
Bu da darbe girişimine yol açmış olabilir."
AB'nin iki üs düzey yöneticisinin konu ile ilgili özeleştiri
niteliğindeki tespitleri önemliydi. Bu açıklamalardan da anlaşılacağı
üzere AB'li yetkililer de ülke içindeki ve dışındaki birçok kesim gibi
FETÖ'cü yapılanmanın tehdit boyutunu görememiş, anlayamamış! Bu, bir
yere kadar anlayışla karşılanabilir fakat bu tehlikeli yapıyla
mücadele bitmedi aksine asıl mücadele yeni başladı. Bundan sonraki
süreçte AB'li dostlarımızın tutumu ve Türkiye'ye verecekleri destek
düzeyleri önemli olacaktır.
Konunun takipçisi olacağız.
Ahmet Süt